Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası: Tarih ve Şifa Merkezi

Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası, hem mimarisi hem de tarihi ile büyüleyici bir yer. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan bu eşsiz yapı, geçmişte şifa merkezi olarak da hizmet vermiştir. Tarih ve kültür meraklıları için mutlaka görülmesi gereken bir mekan.

Yayınlama: 16.10.2024
1
A+
A-

Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası: Tarih ve Şifa Bir Arada

Sivas’ın Divriği ilçesinde yer alan Selçuklu dönemine ait yapılar arasında dikkat çeken bir eser, Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası’dır. Bu tarihi yapı, döneminde akıl hastalarının tedavisi için kullanılan hastane bölümü ile ziyaretçilerin ilgisini çekiyor. Özellikle, mimaride kullanılan ses akustiği tasarımı ve özel olarak inşa edilmiş havuz sayesinde, hastalara şifa veren su sesi yeniden duyulmaya başladı. Ziyaretçilerin huzur bulduğu bu alan, aynı zamanda ses akustiği bölümünde okunan selalar ile de dinleyenlere manevi bir rahatlama sunuyor.

1228 yılında Anadolu Selçuklu Devleti’ne bağlı Mengücek Beyliği döneminde, Süleyman Şah’ın oğlu Ahmet Şah ile eşi Melike Turan Melek tarafından inşa ettirilen Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası, 9 yıllık bir restorasyon sürecinin ardından bu yıl mayıs ayında yeniden ibadete ve ziyarete açıldı. Mimari özellikleri ile hayran bırakan bu yapı, özellikle kapılar ve sütunları ile dikkate değer taş işçiliği motifleriyle doludur. Ahlatlı ve Tiflisli ustaların eserleri olan bu motifler, İslam dünyasında eşi benzeri bulunmayan bir külliyenin parçası olarak öne çıkıyor.

Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası, 1985 yılında Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından Dünya Kültür Mirası listesine alınmıştır. Uzaktan bakıldığında simetrik görünen ancak iç yapısında asimetrik bezemelere sahip olan bu eser, on binlerce motifi ile dikkat çekmektedir. Bu motiflerin hiçbirinin kendini tekrar etmemesi, kainattaki farklı varlıkların ahenk ve denge içinde var olduklarını simgelemektedir. Mimari üslubu, süsleme ve örtü sistemlerinin denge ve uyumlu tasarımıyla bu yapı, dünya genelinde görülmeye değer eserler arasında yer almaktadır. Evliya Çelebi’nin de ziyaret ettiği bu eser, ‘Anadolu’nun El Hamrası’ olarak da anılmaktadır.

Hastalar İçin Tasarlanmış Bir Şifahane

Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası’nın hastane bölümü, o dönemde akıl hastalarının tedavisi için özel olarak inşa edilmiştir. Eserin orta kısmında yer alan su sistemi, belirli bir simetriye göre düzenlenmiştir. Uzun yıllar boyunca su verilmeyen bu bölüm, restorasyon çalışmaları ile birlikte orijinal formuna kavuşmuştur. Yeniden su verilen havuz, huzur ve şifa veren su sesi ile dolup taşmaktadır. Bu sistem, akıl ve ruh sağlığı hastalarının tedavi süreçlerinde sakinlik ve dinginlik sağlayan bir unsur olarak kullanılmıştır.

Şifahane bölümünün büyük eyvanında, mimar tarafından özel olarak tasarlanmış ses akustiği, akıl hastalarının tedavi süreçlerinde önemli bir rol oynamaktadır. Hekim muayene odalarının duvarlarında bulunan iç bükey ve dış bükey oyma pervaneler, gelen hastaların hastalık derecelerini belirlemekte kullanılmıştır. Divriği Ulu Camii müezzini ve eserin mihmandarı Nail Ayan, “Şifahanenin iç mekanı, bir aydınlatma feneri gibi kubbe ile dört ana sütun üzerine oturtulmuştur. Bu sütunlardan ikisi sekizgen, diğer ikisi ise daireseldir. Sütun başlarında, Allah ve Muhammed’in isimleri kufi yazılarla yer alıyor. Bu şifahane, genel anlamda bütün hastalar için planlanmış olmasına rağmen, esas kullanım amacı akıl ve ruh hastalıklarıdır” şeklinde bilgi veriyor.

Ayan, “O dönemde birçok dünya ülkesinde akıl ve sinir hastaları yakılırken, zincire vurulurken ve ‘Bu insanın içine cin kaçmış, şeytan kaçmış’ denilerek öldürülürken, bizim ecdadımız böyle bir şifahane inşa ederek akıl ve sinir hastalarımızı tedavi etme yolunu seçmiştir” diyerek bu yapının anlamını vurguluyor.

Başmimarın İsim Efsanesi

Eyvanın üst kısmında, eserin başmimarı Ahlatlı Hürrem Şah’ın ismi yer almakta. Hürrem Şah, ismini nakşederken, eserinin kıyameti görmesi için dua etmiş, yıkılması durumunda ise ilk önce kendi isminin yere düşmesini istemiştir. Nail Ayan, “Şifahanede Başmimar Muğis oğlu Ahlatlı Hürrem Şah, isimini çok basit bir şekilde köşeye yazmıştır. Bu, onun alçakgönüllülüğünü ve eserine olan bağlılığını göstermektedir” diyor. Aynı zamanda, başmimarın bu eser için “Ya Rabbi, benim acizane meydana getirmiş olduğum bu eser kıyameti görsün” şeklinde bir duasının olduğunu aktarıyor.

Bununla birlikte, caminin yanı sıra şifahane bölümünü ziyaret edenler için ses akustiğini tanıtmak amacıyla sela okunuyor. Nail Ayan’ın eyvanın dört köşesini dolaşarak okuduğu sela, dinleyenleri derinden etkiliyor. Mimari akustik sayesinde, eyvanın her köşesinde ses farklı tonlarda duyulmakta ve bu, ziyaretçilerin ruhuna dokunan bir deneyim sunmaktadır.


Son gelişmelerden haberdar olmak için Sivas Haberleri takip edebilirsiniz.

Sivas Haber ve Sivas Son Dakika haberlerini en hızlı şekilde öğrenmek için sivasgazetesi.com'u ziyaret edin.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.