Saltanat rejimini geri getirmeye çalışan olursa ilk biz karşı dururuz

Hür Dava Partisi (HÜDA PAR) Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, Kayseri’de basın mensuplarıyla gerçekleştirdiği buluşmada gündeme dair önemli değerlendirmelerde bulundu.

Yapıcıoğlu, memur maaşlarına yapılan zam teklifine ilişkin değerlendirmesinde, “Enflasyonun resmi oranlarla dahi yüzde 35’i aştığı bir ortamda, sunulan zam oranı yetersizdir. Refah payı da dahil edilerek kamu işçilerine yapılacak artış yüzde 40’ın altına düşmemelidir” ifadelerini kullandı.

Aile yapısındaki bozulmanın yalnızca ekonomik nedenlerle açıklanamayacağını vurgulayan Yapıcıoğlu, “Nüfus artış hızımız alarm veriyor. Bu sadece gelir seviyesiyle ilgili değil. Gençler evliliği erteliyor, evlilikler kısa sürede sona eriyor. Boşanmalar hızla artıyor. Aile kurumu sistemli şekilde değersizleştiriliyor. Kadın ve erkek, toplumun bazı kesimlerince birbirine rakip gibi gösteriliyor” şeklinde konuştu.

Anayasa tartışmalarına da değinen Yapıcıoğlu, mevcut Meclis’in yeni bir anayasa yapma yetkisine sahip olduğunu belirtti. “Bazı kesimler, anayasa yapımı için ancak darbe ya da savaş gibi olağanüstü şartların gerekli olduğunu savunuyor. Biz buna katılmıyoruz. Anayasa hukukçularının büyük kısmı da mevcut Meclis’in bu yetkiye sahip olduğunu söylüyor. 1924’ten bu yana anayasalarda birçok değişiklik yapıldı. Değişmeyen tek şey Cumhuriyet’in varlığıdır” dedi.

Yapıcıoğlu, anayasanın kutsallaştırılmasına da sert tepki göstererek, “Bazı maddeleri adeta dokunulmaz hale getirmek, gelecek nesillerin iradesine ipotek koymaktır. Hukuk durağan değil, ihtiyaçlara göre şekillenen bir alandır. Toplum değiştikçe anayasa da değişebilir. Ama biz saltanat rejimini savunmuyoruz, böyle bir girişim olursa karşısında ilk biz dururuz. Cumhuriyetin özü, halkın kendi yöneticilerini seçebilmesidir” ifadelerini kullandı.

Yapıcıoğlu, anayasa değişikliği önerilerine karşı yöneltilen bazı iddiaları ise “zırva” olarak nitelendirerek, “Anayasayı güncelleyelim deyince hemen ‘bayrağa, İstiklal Marşı’na karşısınız’ diyenler oluyor. Bu tür söylemler ne tarihsel ne de toplumsal gerçeklikle bağdaşıyor” şeklinde konuştu.